Fen fakültesinden mezun olduğumda tesadüfen karşılaştığım lise öğretmenimin yönlendirmesiyle, oturdugum ilcenin milli egitim müdürlüğünde ücretli öğretmenlik için basvuru formu doldurmuştum. Bir hafta içerisinde okulun müdürü tarafindan aranılarak, başvurumun kabul olduğu, derslere girebileceğim söylendi. Ağzim kulaklarımda, sevincimden havalara uçuyordum.
Öğretmenliğimin ilk yili, ilk günü. Bütün gece heyecandan gözümü kırpmamış, uyumadan, sabahın ilk ışıklarında okuluma varmıştım. Çok acemiyim, ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyordum, Törenle birlikte cocuklar siniflara, bizde program hazir olmadığı için öğretmenler odasina dağılmıştık. Tanışma faslı şeklinde, muhabbetle geçti ilk günümüz. Nereye düştüğümü, koca bir senenin nasıl geçeceğini, öğretmen olup olmadığımı, hayal mi gerçek mi, o gün okul çıkışındaki kavgayla anlamıştım. İki grup birbirine girmiş, tekmeler, yumruklar havada uçuşuyordu. Bismillah daha ne zaman tanıştınız, görüştünüz, konuştunuz da kavgaya tutuştunuz. Kavganın ortasına dalıp, öğrencileri ayırmaya çalışıyordum.
Biri yerdekini yumrukluyor, ben arada kalmiş sinirle " oğlum napıyorsunuz " diye bağırıyordum. Çocuklardan birtanesi "Abla abla sen karışma, bak arada dayak yiyeceksin,çekil şurdan" dedi. O an herşeyi unutup" Ne ablası oğlum, ben senin hocanım " dememle farkettim mesleğim kutsaldı ve ben üç kuruşta olsa bu mesleği yapmalıydım. Fotoğraf arşivimi kurcaladim da hersene iftar yemeği düzenler, dişarda, parkta, sinifta piknik yapar, çocuklarıma ellerimle mangal yakardım. Lunaparkta eğlenmişliğimizde var. 😊 Burdan anlaşılıyorki ders falan hak getire devamlı yiyormuşuz. Bahçede, spor salonunda top oynayanları görmeyeyim, hemen bende katılırdım onlara. Nasıl da sevinirdim beraber oynadığımızda. Öğretmenlik yaptığım sürece bir çocuğun bile yüreğine dokunabildiysem,hayata dair birşeyler öğretebildiysem benden daha mutlusu yok. Hala özlüyorsam mesleğime olan aşkımdan.. Bu düzene, adaletsizliğe hakkımı da helal etmiyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Okuduysan, yorumlarini bekliyorum :)